Son günlerde Hekimlere (ve sağlık çalışanlarına) uygulanan şiddet olayları ardarda patlıyor. Olayları takip edip buradan yayımlayayım diye düşünmüştüm ancak olaylar o kadar çok ki, birini yazmaya fırsat bulamadan başka bir yerde yaşanan saldırı haberini okuyor, duyuyorum.
Çarşamba günü öğleden sonra Milas Özel İzan Hastanesi Çocuk Hst. Uzmanı Dr. Göksun Şekerler, poliklinikte muayene sırasında odaya giren bir hasta yakını tarafından darp edildi. Çocuğunun kolundaki aşı sonrası oluşan şişliği sıra gözetmeden göstermek isteyen şahıs, sırasını beklemesi istenince hekime yumrukla saldırdı ve "terbiyesiz doktorların hepsini döveceğim" diye tehditler savurarak kalabalığın arasından sıyrılarak kayıplara karıştı.
Hastanenin güvenlik kameralarından eşgali belirlenen kişiyi kimse tanıyamadı. Ancak, 2 NO'lu ASM'de çalışan bir arkadaş, o öğleden sonra aşı reaksiyonu ile bir kişinin geldiğini ve gene sıra harici içeri dalıp durumu kendisine anlattığını, olayın önemli bir yönü olmadığını ancak bu konuda içinin rahat etmesi için isterse bir çocuk hst. uzmanına danışabileceğini söylediğini belirtti. Ama kamera kayıtlarındaki kişinin kendisine gelen olup olmadığını ne yazık ki belirleyemedi.
Dün akşamüzeri Milas Hekimler Lokalinde Dr.Şekerler ile biraraya gelip geçmiş olsun dileklerimizi ve desteğimizi ilettik. Bugün akşamüzeri Muğla tabip Odası Yönetimi olayın gerçekleştiği hastanede bir basın açıklaması yaptı. Daha sonra lokalde toplanıp söyleştik.
Göksun, olaydan sonra bir şaşkınlık dönemi yaşamış doğal olarak. Sonra değersizlik duygusu... Bırakayım bu işi düşüncesi.. Sonra "ne iş yapabilirim ki" sorusu.. Zaman geçtikçe yaşadığı şok azalmış ve sanki saldırı doğal birşeymiş de, onun hatası yüzünden gerçekleşmiş gibi kendini sorgulamaya başlamış.
Son paragrafta anlattıklarım bana o kadar tanıdık geliyor ki... Ben olaydan sonra şikayetçi olmak için gerekli girişimlerde bulunmuştum, o ise "nasıl olsa birşey çıkmaz bu işten" diyerek, dudağı patlamış olmasına rağmen rapor almayı bile düşünmemiş.
Olayı saldırı anından sonra hastane koridorunda yaşayan göğüs hastalıkları uzmanı Dr. Aygül Odabaşı hissettiklerini paylaşmış. Dışarıdan gören bir hekim gözüyle, şiddet sonrası yaşanan dehşeti öyle güzel anlatmış ki... Okumanızı öneririm...
Bu arada, benim yaşadığım saldırıyla ilgili ilk dava bu ayın 25'inde..
--------------------------------------------------------------------------------------
Arkadaşlar,
Bugün hastanemde çok kötü birşey oldu. Burayı ağlama duvarına çevirmek gibi bir niyetim yok elbette ama madem böyle bir paylaşım ortamımız var, beni anlarsınız, dinlersiniz diye düşündüm. Birbirimize anlatmayıp ta kime anlatacağız diye düşündüm. Çaresini bizden başka kim bulabilir diye düşündüm.
Başımıza gelen pekçok kötü şeyden sadece biriydi aslında ama ben bugün çok korktum, çok üzüldüm, çok incindim, çok utandım, çok şaşırdım. Ben bugün çok korktum, çünkü bugün bir uzman doktor arkadaşım hemen yanıbaşımdaki polikliniğinde, muayene ettiği hastasının yanıbaşında başka bir hasta yakını tarafından DÖVÜLDÜ. Ve ben hiçbirşey yapamadım, gücüm o adama yetmedi çünkü. Arkadaşımın gücü de o adama yetmedi. Kimse bize dövüşmeyi öğretmedi çünkü tıp fakültesinde ve ihtisasta.
Ben bugün çok üzüldüm çünkü saldırganın yüzündeki o öfkeyi, o kini gördüm. Oysaki o doktor bugün üniversiteye sevk edilen hasta kızıyla gitmek yerine o adamın çocuğuna ve diğer hasta çocuklara bakmayı tercih etmişti. Anlatılanları hep okuyorduk duyuyorduk maalesef, ama kötü şeyler hep başkalarının başına gelir diye mi kendimi avutmuşum bunca zamandır bilmiyorum ama ben bugün çok üzüldüm. Çünkü o adamın yüzünü gördüm arkadaşlar ve arkadaşımın yüzündeki şaşkınlığı gördüm. O adamın öfkesini gördüm ki dilerim artık başka kimse görmez o öfkeyi. Yılların birikmiş kiniyle vuruyordu arkadaşıma, o ise gözlüğünü koruma derdindeydi, bense sadece bağırabiliyordum "polis çağırın" diye. Benim çocuğum ölsün mü diye vuruyordu doktora, ama öfkesi aslında kimeydi bilmiyorum, onca öfke onca nefret bir insanda nasıl barınabilir, bilmiyorum. Bir insan onca öfkeyle onca nefretle nasıl yaşar, onu da bilmiyorum. Aslında ölen bir çocuk ta yoktu, zaten çocuklar ölmesin diye oradaydık biz, ama o baba nasıl o hale gelmişti, kim getirmişti, bilmiyorum.
Ben bugün çok utandım. Çünkü o saldırganla ilgili çok kötü şeyler düşündüm ve diledim. Çünkü arkadaşımı öldürmesinden korktum. Çünkü o arkadaşım kimseyi dövmez, o çocukları sever, insanları sever, o mesleğini sever. (-di.Artık gözlüğüyle birlikte onuru da kırılmış bir hekim. "Ya ben ölseydim benim çocuklarıma kim bakacaktı" diye soran ve korkuyla kendini savunabilmek için eline geçirdiği ilk şeyle saldırganına vurmaya çalışan bir hekim). Biz doktoruz, biz insanız, biz insanları severiz, biz kimsenin ölmesini falan istemeyiz. Ne zaman düşman cephelere düşüp birbirimizi öldürmeyi diler olduk biz hastalarımızla ? Ne zaman biz de saldırgan olduk?
Biz nasıl bu hale geldik arkadaşlar? Ne yapmalıyız arkadaşlar? Bu öfke ve nefret ateşini nasıl söndüreceğiz?
Ben bugün çok şaşırdım. Çünkü olayı anlattığım bir doktor "sizinki gene ucuz atlatılmış, daha geçenlerde Söke'de bir göğüsçüye ateş ettiler" diye yorumladı olayı. Bir öğretmen arkadaşım " o doktorun da eli tutmuyormuymuş, o da yumruk atamamış mı" yorumunu yaptı. Başka biri "yazık, halbuki haketmemiş, boşuna yumruk yemiş" dedi. Biz ne zaman bu kadar umursamaz ve insanlıktan uzak olduk? Oysaki dövülen arkadaşım "hastasına bakmam dememiştim ki, sadece kayıt yaptırın, biraz bekleyeceksiniz, önce diğer hastaları bitireceğim, sonra sizin hastanıza bakacağım demiştim." diye anlatıyordu olayı. "Bakmam desem anlayacağım ama zaten hastasına bakacağımı söylemiştim" diye savunuyordu kendini. Yani bakmam dese de dayak yese saldırgan haklı mı olacaktı? Oysaki saldırgan "bu terbiyesiz doktorları dövmeye devam edeceğim "diyerek çıkıp gitti poliklinikten. Biz ne zaman terbiyesiz olduk arkadaşlar? Biz doktor değil miydik? Terbiyesizlik ne zaman musallat oldu bize? Kim musallat etti terbiyesizliği bize? Nasıl kurtulacağız bu yaftadan arkadaşlar?
Ben çok üzgünüm. Nasıl yapmalıyız, ne yapmalıyız bilmiyorum ama birşeyler yapmalıyız artık. Yoksa bu umursamazlık, kayıtsızlık, "bana bugün de birşey olmadı çok şükür"cülük hepimizi ezip geçecek. Güvenlik görevlilerini arttırmak değil arkadaşlar çözüm, çözümü bilen varsa lütfen söylesin ve yapalım ne gerekiyorsa. Yoksa daha 4-5 gün önce MGK de kanser ve pnömoni tedavilerini konuşurken, yakın gelecekte temel savunma ve hatta saldırı tekniklerini konuşmamız gerekecek. Biz ne zaman bu kadar şiddet düşkünü olduk?
Ben çok üzgünüm arkadaşlar. Bu akşam, hastanelerinizin yoğun bakımlarındaki antibiyotik kullanımları hakkında bir mail atıp sizlerden yardım almayı düşünürken bu maili yazmak zorunda kaldığım için çok üzgünüm.
Ben şiddete sadece tanık olduğum halde bu kadar üzgün ve kırgınken başına defalarca yumruk yiyen arkadaşım ne kadar üzgün ve kırgın anlatamam size. Güzel günler görecek miyiz arkadaşlar?
Varlığınız için teşekkürlerimle...
Bir insan nasıl böyle kızgın olabilir demişsiniz Sevgili Aygül hanım.Maalesef bizleri idare ettiklerini sanan kişiler insanları ayırıp ayırıp birbirine düşman etmekte çok başarılı oldular hem de eğitimden! yoksun olarak yaşamalarını sağlayarak.Benim de meslektaşlarımdan şikayetlerim var ancak tüm eczacılar devleti dolandırıyor,hırsızlar diyebilir miyiz?Aynı şekilde tüm operatörler kan parası almadan ameliyatını mı yapmıyor?Ancak basınında desteğiyle millet sağlıkçılara hınç besliyor artık.Nasılsa kabadayılık da in oldu,cezası da yok!!Bizler azınlıkta kaldık farkındaysanız,bence her konuda birlik olmak zorundayız çoook geç kalmadan.Geçmiş olsun...
YanıtlaSilköleliğin en yakın dostu küstahlık olmuştur romadan beri,tarih böyle anlatıyor..
YanıtlaSilnasıl kurtulucagız bu lanet durumdan?
YanıtlaSilsoru güzel
ama cevap da kendisinde ;
--ne zaman ki bir çocuk doktorunun gözlüğü kırıldıgında ya da yüzünde yumruk patladığında , bir göğüs hastalıkları uzmanınında gözlüğü kırılmış gibi olur , yumrugu yüzünde hissederse
--ve bu duygu sadece olaya şahit olmaktan degil , yakın arkadaş olmaktan degil de yürekten gelirse , yani canım arkadaşlarım şu haberi okuyan her insanı geçtim , en azından birazcık hekim olanların kalbini kuş gibi tıkırtadırsa , o zaman bizlerde kendimize gelir , kurtarabildiğimiz kadar hekimlik ahlakını kurtarabiliriz . yoksa ;
--zaten bu umutsuzluk ortamında ,yok efendim - doktorun eli armut mu topluyormuş? -ya da
-o da bir şey mi benim başıma silah dayadılar - gibi saçma sapan hekimliği bırakın ,insanlığa yakışmayan bir takım sadece söyleyeni rahatlatan lakırdılar bu saldırıları bırakın önlemeyi daha da artıracaktır .
ne diyorsunuz ? olayın kendisi ve olaya tanık bir hekimin anlattıkları sol memenizin altındaki yüreginizi biraz da olsa tıkırdattı mı ?
tıkırtı varsa umut vardır , yok olmuyorsa dünyanın en duygulu yazısınıda yazsanız , doktorları sıra dayagına da çekseniz olmayacaktır.
eee ne yapalım , karşı tarafı düzeltecek kudretimiz yok ,kendimiz gibi düşünenler de de kıpırtı yoksa olmuyor , olamıyor be güzel arkadaşlarım .olamıyor ...