16 Ocak günü BAL 80 grubu, Apo'nun yazlığında buluştuk. Bir önceki gün bahar havası vardı. Pazar günü ise İzmir kapalı ve yağışlıydı. İzmir içindeki koşuşturmadan sonra Zeytinalanı'ndaki gruba katıldığımızda saat 14.30 civarındaydı. Burada hava bulutlu ama soğuktu. 50-60 kişi yükünü tutmuş, eğlenmeye başlamışlardı. Evin yakınında bir at çiftliği olması dikkatimi çekti.. :)
Biz hemen olaya dahil olduk. Mangal dumanından göz gözü görmüyordu. O nedenle, kimlerin gelmiş olduğunu ancak sonradan siteye yüklenen fotoğrafları inceleyince anlayabildim :) Deniz ve annesi bir tabağa nevaleyi doldurup içeri kaçtılar. Ben hemen Cenap'ın yapılış öyküsünü aktardığı, ortadoğu ve balkanların en şanlı mangalına doğru seyirttim.
Elinde dolu bir servis tabağı ile hem tıkınmak, hem rakı içmek hem de sarmaşıp muhabbet etmek ne kadar zormuş meğer. Bu arada Nur'un "gömme" gömme diye meşhur ettiği mezenin, bildiğimiz "badılcan salatası" olduğunu da öğrenmiş oldum. Ama bilmiyormuş da, ilk kez yiyormuş gibi yaparak gönlümü almayı da ihmal etmedim... Ama güzeldi gerçekten...
Ufaktan yağmur atıştırmaya başladığında iki -hatta üç- koca leğen et ve et ürünleri, bir koca poşet dolusu sucuk ve katılımcıların el emeği göz nuru ile yapıp ortama kattıkları mezeler üzerlerine "laylon foşet" örtülerek koruma altına alındı. Bu olağanüstü durum yağmurun çiselemeyi bırakmasıyla son buldu. Zaten kimsenin yağmuru filan iplediği de yoktu. Birden, Amerika'dan Filiz'in o gün doğum günü olan 3 kişi için özel olarak yaptırıp gönderttiği pasta çıktı ortaya.
Cenap, Canel ve Apo... Aslında Apo'nun doğum günü 18 Ocak olmasına rağmen "hazır bu kadar adam bulmuşken ben de kutlayayım, belki bir iki hediye götürürüm" düşüncesiyle olaya dahil olduğunu düşündüm.
Bakmayın öyle şaşırmış göründüklerine, benim fikrim bu üçünün pasta konusunu önceden bildikleri yönünde.. :) Tabii, öte yandan Filiz'in kendisinin dahil olmadığı bir toplantıya katılanları sağ komayacağı ile ilgili söz ve tehditleri, pastanın zehirli olabileceği kuşkusunu uyandırsa da kimse aldırış etmeden götürdü vallahi... Sonradan ölen kalan var mı, pek bir haber yok...
Ne alsam, ne alsam diye düşünürken kitapçıda kendim için almayı düşündüğüm LEMAN'ın 1000. sayı için hazırladığı özel sayının güzel bir anı olabileceği düşüncesi ile herbirine birer tane bu sayıdan alıp hediye ettim. Ama yağmur nedeniyle yiyeceklerin üstüne örtü ya da kıçlarımızın altına sergi olup olmadıklarından pek emin değilim...
Akşamın hafiften çökmeye başlaması, gidecek olanların biraz kıpırdanmalarına neden oldu ve Tuğrul'un ananevi saz faslı başladı. O çaldı, hepbirlikte söyledik. Benim ufaklık Deniz, "Ah bir ataş ver" türküsü ile diz vura vura zeybek oynadı.
Akşam İzmir'e vardığımızda uyuduğu araç koltuğundan inerken hala "ah bir ataş ver" diye söyleniyordu.. :))
O arada, 26-27 Şubat tarihlerinde Bozdağ'da yapılması planlanan sonraki toplantının duyurusu yapıldı. Katılmayacak olanlar için planlanan işkenceler anlatılarak "gelmeme" olasılıkları yok edildi. Ya da kırk katır ile kırk satırdan birini seçmeleri söylendi...
Hava yavaştan kararıp soğuk bastırmaya başlayınca dağılmadan önce bir grup fotoğrafı çekildi. Sanırım o sırada içeride olanlar bu kareye giremediler.
Her daim hazır olan çaydan payımıza düşeni içtikten sonra aracımıza atlayıp dönüşe geçtik. Yolda defalarca "ah bir ataş ver" türküsünü dinledik . Artık bir süre duymak istemiyorum... :))
Hiç ayrılmamış gibi, biraraya geldiğinde bıraktığın yerden başlıyorsa sohbetler, işte bunun adı dostluktur, arkadaşlıktır, kardeşliktir. Hayatınızda bu sınıfa sokabileceğiniz kişi sayısı sınırlıdır, bir elin parmakları kadar bile yoktur. Ne mutlu bana ki, her buluşmada kıymetleri daha da artan bir dönem dolusu kardeşim var .
Aşağıda aramızdaki en "kalemşör" BAL80'linin Cenap'ın (Kelle) duygularını aktardığı yazısı var. Yazdıklarını buraya aktarmama kızmayacağını umuyorum. Her kelimesine katıldığım, bir kısmının canlı tanığı, bir kısmının ise ortağı olduğum bu hikayenin sonunda teşekkür ettiği her kişi için bizlerin de teşekkürlerinin eklenmesini diliyorum.
-----------------------------------------------------------------------------------
Bundan 38 yil once kisa pantolonlu cocuklar olarak karsilastigimiz yuvada sanki bir puzzle'in parcalari gibiydik..
Herbirimiz birbirimizden farkliydik, bambaska dunyalardan kopup gelmistik..
Kizlar bizden farkli bir dunyaydi ve henuz ilgi alanimizda degillerdi. Sayilari bir elin parmaklarini gecmeyen gunduzlu erkekler de kizlardan cok farkli degildi acikcasi..
Bizim dunyamizda yasamiyorlardi, biz annelerimiz icin aglarken onlar ayni saatlerde annelerinin yaptigi yemekleri yiyorlardi, biz gozlerimizde yaslarla yataga girerken onlarin uzerlerini anneleri ortuyordu.....
Aksam karanlik bastigi zaman bizler kendi dunyamizin acitan gercekleriyle yalniz kaliyorduk... Birbirimizden baska dostumuz yoktu...
Ama o gunlerde, binbir farklinin arasinda bile hemen farkedilen bir cocuk vardi aramizda...
Pek cogumuzdan daha iri yariydi, sesi cogumuzdan daha kalindi, sivesi pek cogumuzdan degisikti. Hepimizden biraz daha sertti, sanki hepimizden biraz daha yetiskindi, bidicik cocuklar olarak yatili hayatta cekecegimiz eziyetlere sanki hepimizden biraz daha fazla hazirdi..
Sonraki zamanlarda dolaplarimizda sigara aranirken ilk onun dolabi aranacakti, bir olay olduysa gozler ilk ona cevrilecekti...
En atletik olanimiz oydu, pek cogumuzdan daha iyi futbol oynayan oydu, hepimizden daha cok gol atan oydu...
Hepimizden hizli kosardi, basini arkaya atarak, kollarini iki yanda az sallayarak, farkli bir tarzi vardi.. "Beygir" dedik, "digidik" dedik ona.. Cok kizdi bize.. O kizdikca daha koyu cizgilerle cizdik "beygir"in altini...
İçelim güzelleşelim... |
Köftelerin lezzetinin sebebi.... |
Görünen, mangalın %10'luk kısmıdır |
Ufaktan yağmur atıştırmaya başladığında iki -hatta üç- koca leğen et ve et ürünleri, bir koca poşet dolusu sucuk ve katılımcıların el emeği göz nuru ile yapıp ortama kattıkları mezeler üzerlerine "laylon foşet" örtülerek koruma altına alındı. Bu olağanüstü durum yağmurun çiselemeyi bırakmasıyla son buldu. Zaten kimsenin yağmuru filan iplediği de yoktu. Birden, Amerika'dan Filiz'in o gün doğum günü olan 3 kişi için özel olarak yaptırıp gönderttiği pasta çıktı ortaya.
Cenap, Canel ve Apo... Aslında Apo'nun doğum günü 18 Ocak olmasına rağmen "hazır bu kadar adam bulmuşken ben de kutlayayım, belki bir iki hediye götürürüm" düşüncesiyle olaya dahil olduğunu düşündüm.
Doğum günü çocukları |
Nice sağlıkı yaşlara... |
Akşamın hafiften çökmeye başlaması, gidecek olanların biraz kıpırdanmalarına neden oldu ve Tuğrul'un ananevi saz faslı başladı. O çaldı, hepbirlikte söyledik. Benim ufaklık Deniz, "Ah bir ataş ver" türküsü ile diz vura vura zeybek oynadı.
"Ah bir ataş ver" türküsünü çalması için Tuğrul'a rica ediyoruz... |
Apo, ev sahibi olmanın tüm keyfini yaşıyor... |
Volkan arkada etrafı süzüp Filiz'e göndereceği rapor için veri topluyor. |
Şubat ayı için planlanan Bozdağ gezisinin Dobeynk tarafından bize "dayatılma" anıdır.... |
"Kelle & Dobenk" İşte, gelmeyeceğini belirten Kellenin hali... |
Apo ve saz arkadaşları... |
Bu kalaylı leğen köyden gelmiş herhalde... |
İşte organizasyonun mimarları. Hepsine sonsuz teşekkürler. |
-----------------------------------------------------------------------------------
PUZZLE
Bundan 38 yil once kisa pantolonlu cocuklar olarak karsilastigimiz yuvada sanki bir puzzle'in parcalari gibiydik..
Herbirimiz birbirimizden farkliydik, bambaska dunyalardan kopup gelmistik..
Kizlar bizden farkli bir dunyaydi ve henuz ilgi alanimizda degillerdi. Sayilari bir elin parmaklarini gecmeyen gunduzlu erkekler de kizlardan cok farkli degildi acikcasi..
Bizim dunyamizda yasamiyorlardi, biz annelerimiz icin aglarken onlar ayni saatlerde annelerinin yaptigi yemekleri yiyorlardi, biz gozlerimizde yaslarla yataga girerken onlarin uzerlerini anneleri ortuyordu.....
Aksam karanlik bastigi zaman bizler kendi dunyamizin acitan gercekleriyle yalniz kaliyorduk... Birbirimizden baska dostumuz yoktu...
Ama o gunlerde, binbir farklinin arasinda bile hemen farkedilen bir cocuk vardi aramizda...
Pek cogumuzdan daha iri yariydi, sesi cogumuzdan daha kalindi, sivesi pek cogumuzdan degisikti. Hepimizden biraz daha sertti, sanki hepimizden biraz daha yetiskindi, bidicik cocuklar olarak yatili hayatta cekecegimiz eziyetlere sanki hepimizden biraz daha fazla hazirdi..
Sonraki zamanlarda dolaplarimizda sigara aranirken ilk onun dolabi aranacakti, bir olay olduysa gozler ilk ona cevrilecekti...
En atletik olanimiz oydu, pek cogumuzdan daha iyi futbol oynayan oydu, hepimizden daha cok gol atan oydu...
Hepimizden hizli kosardi, basini arkaya atarak, kollarini iki yanda az sallayarak, farkli bir tarzi vardi.. "Beygir" dedik, "digidik" dedik ona.. Cok kizdi bize.. O kizdikca daha koyu cizgilerle cizdik "beygir"in altini...
Bazilarimiz o gune kadar sehirden disari cikmamistik, belki yaz tatillerinde anneannelerimizin babaannelerimizin yanlarinda kaldigimiz zamanlar disinda sehirli yasam tarzi disindaki yasamlarla hic bir ilgimiz olmamisti..
Ilk kez o yuvada gorduk farkli yasamlardan gelenleri..
Yarimizdan fazlasi "tasrali" idi, ve bizler ilk kez biraraya gelmistik farkli yasamlarla...
Ve o karayagiz cocuk belki de hepimizden daha "tasrali" idi...
Annelerimizi ozledigimizde aglama fasillarini geride biraktiktan, ilk yabanciligi ve soku uzerimizden attiktan sonra onunla ugrasmaya basladik..
Bizler icin en buyuk ilacti, birlikte gulup eglenmek...
Ve eglenmek icin en kolay yoldu, bizden farkli olanla ugrasmak...
Biraz uzerine gidersin, kizdirirsin, once gormezden duymazdan gelir, sabreder, sonra yavas yavas sinirlenir, kaynama noktasi yaklastikca atesi biraz daha yukseltirsin, uzerine abananlarin sayisi artar, artik kacinilmaz son gelir, dolar, tasar, bagirir cagirir, saldirir, herkes cil yavrusu gibi saga sola kacisir, kikir kikir gulerek...
Bizler icin en buyuk ilacti, birlikte gulup eglenmek...
Ve eglenmek icin en kolay yoldu, bizden farkli olanla ugrasmak...
Biraz uzerine gidersin, kizdirirsin, once gormezden duymazdan gelir, sabreder, sonra yavas yavas sinirlenir, kaynama noktasi yaklastikca atesi biraz daha yukseltirsin, uzerine abananlarin sayisi artar, artik kacinilmaz son gelir, dolar, tasar, bagirir cagirir, saldirir, herkes cil yavrusu gibi saga sola kacisir, kikir kikir gulerek...
"Baba ve Oğul" |
Bizler onunla boylesine acimasizca ugrasirken bilmiyorduk ama dogup buyudugu koyden Izmir Koleji'ni kazanan tek kisi oydu, ondan onceki on yil boyunca da baska biri olmamisti..
Kirk yilda bir bayramda seyranda koyune gittigi zaman bastaci edilen, parmakla gosterilen, ama aramiza dondugu zaman en cok ugrasilan kisi olmak hic kolay degildi...
Ama o cocuk bununla basediyordu bir sekilde...
Bu yuzden belki de hepimizden daha fazla bedel odedi, ama kendi hesabindan odedi o bedeli bir sekilde, bize odetmedi.. Bize kusmedi, bizden uzaklasmadi...
Kirk yilda bir bayramda seyranda koyune gittigi zaman bastaci edilen, parmakla gosterilen, ama aramiza dondugu zaman en cok ugrasilan kisi olmak hic kolay degildi...
Ama o cocuk bununla basediyordu bir sekilde...
Bu yuzden belki de hepimizden daha fazla bedel odedi, ama kendi hesabindan odedi o bedeli bir sekilde, bize odetmedi.. Bize kusmedi, bizden uzaklasmadi...
O bizden, biz ondan cok sey ogrenmistik, yanyana eriyip birbirimize karismistik biraz...
En cok da, "farkli" olanla birarada yasamayi ogretti bize, kendimize benzeyenlerle paylasilan yasamin aynaya bakmaktan farksiz oldugunu ogretti, aynaya bakarak yasamanin ne kadar sig oldugunu ogretti, farkliliklarin gercek zenginlik oldugunu ogretti... Hepimizi zenginlestirdi...
En cok da, "farkli" olanla birarada yasamayi ogretti bize, kendimize benzeyenlerle paylasilan yasamin aynaya bakmaktan farksiz oldugunu ogretti, aynaya bakarak yasamanin ne kadar sig oldugunu ogretti, farkliliklarin gercek zenginlik oldugunu ogretti... Hepimizi zenginlestirdi...
Dun icin kime nasil tesekkur edeyim bilmiyorum.. Tire donusu otobuste bu bulusmayi ilk dillendirdigi andan itibaren her gun oylesine yogun bir heyecan duydu, oylesine sevgi ve heyecanla sarildi ki bu bulusmaya, buna her gun tanik olmak nasil guzeldi, anlatamam size...
O karayagiz delikanliyi gordum her gun, gunde bilmemkac kere konustuk dunle ilgili, yasi basi, pozisyonu osu busu degisse de icindeki saf ve mert delikanli hala ayni yerdeydi, buna taniklik ettim dogrudan, nasil guzel geldi bu bana, bilemezsiniz...
O karayagiz delikanliyi gordum her gun, gunde bilmemkac kere konustuk dunle ilgili, yasi basi, pozisyonu osu busu degisse de icindeki saf ve mert delikanli hala ayni yerdeydi, buna taniklik ettim dogrudan, nasil guzel geldi bu bana, bilemezsiniz...
İlk tesekkur ona...
Sadece evini actigi, bizi biraraya topladigi, unutulmaz bir gun gecirmemizi sagladigi icin degil...
Yasadigimiz ortamda gun gectikce umitsizlesen ve kararan ruhuma koskocaman bir pencere actigi, bazi seylerin hic degismedigini gosterdigi, bana kendisinin bile farkinda olmadigi bir heyecan yasattigi icin..
Kimse alinmasin ama buna tanik olmak, dunku bulusmadan bile daha guzeldi...
Sadece evini actigi, bizi biraraya topladigi, unutulmaz bir gun gecirmemizi sagladigi icin degil...
Yasadigimiz ortamda gun gectikce umitsizlesen ve kararan ruhuma koskocaman bir pencere actigi, bazi seylerin hic degismedigini gosterdigi, bana kendisinin bile farkinda olmadigi bir heyecan yasattigi icin..
Kimse alinmasin ama buna tanik olmak, dunku bulusmadan bile daha guzeldi...
Nuray & Nur |
Ikinci tesekkur, esi Nuray'a...
O adamda ne kadar buyuk emegi ve katkisi oldugunu zaten biliyorum uzun yillardir, ama bazilarini ilk kez gordugu yuze yakin kisiyle birlikte olup gun boyu laf olsun diye degil de yurekten gulumsemek her insanin yapabilecegi bisey degil...
Apo'nun en buyuk zenginligidir Nuray...
Berk...
Apo'dan bir nesil sonraki karayagiz delikanli.. (Babasindan daha yakisikli, bu kesin) (Genetik denen bilime inanmak icin en buyuk gerekce, bir insan annesiyle babasinin bu kadar kesisme noktasi olabilir, ruhsal ve fiziksel anlamda) Bacak kadarken tanirdim, onunla rakı kadehi tokustururken kendimi cok iyi hissettim.. Ilk firsatta yine tokusturucam... Aslan oglum benim...
O adamda ne kadar buyuk emegi ve katkisi oldugunu zaten biliyorum uzun yillardir, ama bazilarini ilk kez gordugu yuze yakin kisiyle birlikte olup gun boyu laf olsun diye degil de yurekten gulumsemek her insanin yapabilecegi bisey degil...
Apo'nun en buyuk zenginligidir Nuray...
Apo & Nuray |
Apo'dan bir nesil sonraki karayagiz delikanli.. (Babasindan daha yakisikli, bu kesin) (Genetik denen bilime inanmak icin en buyuk gerekce, bir insan annesiyle babasinin bu kadar kesisme noktasi olabilir, ruhsal ve fiziksel anlamda) Bacak kadarken tanirdim, onunla rakı kadehi tokustururken kendimi cok iyi hissettim.. Ilk firsatta yine tokusturucam... Aslan oglum benim...
Berk |
Filiz..
6 yasindayken ayni sinifta tanistik.. O zaman da pek normal oldugunu soyleyemem...
Ben okumayi ablasinin defterlerinden kitaplarindan ogrenmis ama yasi tutmadigi icin okula yazdirilmamis bacak kadar cocuk olarak ikinci sinifa kaydedildigimde bu kiz ordaydi, on siralardaydi... Bu nedenle yasi benden buyuktur, ablamdir, ne istese yapar bana...
Bu yaz geldiginde sahilde tempolu yuruycez, yurutecek beni.. O oyle diyorsa boynum kildan ince, yururuz...
6 yasindayken ayni sinifta tanistik.. O zaman da pek normal oldugunu soyleyemem...
Ben okumayi ablasinin defterlerinden kitaplarindan ogrenmis ama yasi tutmadigi icin okula yazdirilmamis bacak kadar cocuk olarak ikinci sinifa kaydedildigimde bu kiz ordaydi, on siralardaydi... Bu nedenle yasi benden buyuktur, ablamdir, ne istese yapar bana...
Bu yaz geldiginde sahilde tempolu yuruycez, yurutecek beni.. O oyle diyorsa boynum kildan ince, yururuz...
1970 yilindaydik, 2. sinif herhalde, akordeonlu bi amca gelirdi bazen, sarkilar ogretirdi bize..
Bir gun sordu; "Kimin evinde ses kaydedici teyp var?" diye.. Iki kisi el kaldirdi, Filiz ve ben...
Ertesi gun ikimiz de getirdik boyumuz kadar makarali teypleri evden, ve koskocaman mikrofonlari.. Henuz kaset denen seyle tanismamiza birkac yil vardi...
Ogretmen akordeon caldi, bizler de sarkiyi soyledik, kaydetti ogretmen; "Hos bilezik hos bilezik, bilekler nazik, ben annemden ayri dustum vay bana yazik hey". O teyp ve o bant hala durur bende, biliyor musunuz? Calmaya korkuyorum, ya yillar icinde bozulmussa, ya calmazsa diye, o ayri konu..
O kiz simdi Amerika'da..
Bizim bulusmalara gelmedigini saniyor kendisi, bakmayin ona..
Bir gun sordu; "Kimin evinde ses kaydedici teyp var?" diye.. Iki kisi el kaldirdi, Filiz ve ben...
Ertesi gun ikimiz de getirdik boyumuz kadar makarali teypleri evden, ve koskocaman mikrofonlari.. Henuz kaset denen seyle tanismamiza birkac yil vardi...
Ogretmen akordeon caldi, bizler de sarkiyi soyledik, kaydetti ogretmen; "Hos bilezik hos bilezik, bilekler nazik, ben annemden ayri dustum vay bana yazik hey". O teyp ve o bant hala durur bende, biliyor musunuz? Calmaya korkuyorum, ya yillar icinde bozulmussa, ya calmazsa diye, o ayri konu..
Filiz... Kendi yoktu ama yaydığı korku yetti... |
Bizim bulusmalara gelmedigini saniyor kendisi, bakmayin ona..
Kendisi farkinda degil ama hep aramizda, nereye gidersek gidelim...
Dun de kendi geldigi yetmedi, bi de pasta yapmis getirmis... Ben sari lepiska sacliyim kucagimda futbol topu var, Canel'in Rapunzel saclari var, Apo'nun kucaginda bi oyuncak ayi var...
Kizim deli misin, nasil ugrastin yaptin bunlari?
Ben kendimi buzdolabinda sakliyorum, hayatta atamam onu artik, durduk yerde is cikardin basima :)
Ve sizler, herkes...
Dedim ya, 38 yil once bir puzzle'in parcalari gibiydik ilk biraraya geldigimizde diye...
Galiba puzzle cozuldu artik, bunca yil sonra..
Galiba herkes buldu yanindaki parcayi, parcalar uydu birbirine...
Bilmemkac yil once gicik oldugu kisiyle sarilirken farkli bi haz aliyor artik herkes...
Pek cok seyi geride biraktik herbirimiz...
Herkes biraz yorgun, ve herkes digerinin neden yorgun oldugunu biliyor artik...
Uykuya dalarken neler hisseder, neden endise duyar, neyle mutlu olur, biliyor...
Sorular sormuyor, konusmadan anlasabiliyor digeriyle...
Artik bu puzzle'dan keyif almayi ogrendik galiba...
Iyi ki varsiniz hepiniz...
Hep varolun...
Cenap
Dun de kendi geldigi yetmedi, bi de pasta yapmis getirmis... Ben sari lepiska sacliyim kucagimda futbol topu var, Canel'in Rapunzel saclari var, Apo'nun kucaginda bi oyuncak ayi var...
Kizim deli misin, nasil ugrastin yaptin bunlari?
Kelle'nin saçları.... :) |
Ve sizler, herkes...
Dedim ya, 38 yil once bir puzzle'in parcalari gibiydik ilk biraraya geldigimizde diye...
Galiba puzzle cozuldu artik, bunca yil sonra..
Galiba herkes buldu yanindaki parcayi, parcalar uydu birbirine...
Bilmemkac yil once gicik oldugu kisiyle sarilirken farkli bi haz aliyor artik herkes...
Pek cok seyi geride biraktik herbirimiz...
Herkes biraz yorgun, ve herkes digerinin neden yorgun oldugunu biliyor artik...
Uykuya dalarken neler hisseder, neden endise duyar, neyle mutlu olur, biliyor...
Sorular sormuyor, konusmadan anlasabiliyor digeriyle...
Artik bu puzzle'dan keyif almayi ogrendik galiba...
Iyi ki varsiniz hepiniz...
Hep varolun...
Cenap
Çağlayanım, ağzına, yüreğine sağlık :)
YanıtlaSilBu arada LEMAN 1000. sayı -en azından bir tanesi:)- ne yiyeceklerin üstüne örtü, ne de kıçların altına sergi oldu, büyük bir keyifle okunmakta :) Hay aklınla bin yaşa sen, süper seçim :) Bundan sonra hediye seçiminde zorlandığım zamanlarda sana danışmaya karar verdim :)
gozlerim doldu okurken... Mutlu'95
YanıtlaSilÇağlayan,
YanıtlaSilCenap'ı sollamaktasın. Kendisi de bunun farkında. Ayağını kaydırmaya çalışabilir. Aman dikkat.
Doğan
Caglayan'ım,
YanıtlaSilMuhtesemsin,hepimizin mutlulugu inanilmaz bir sekilde katlaniyor birlikte oldukca.
Birlikte olmak çok keyif verici. İyi ki varsınız, hepiniz çok özelsiniz.
YanıtlaSil