İşte Ellerim :)

İşte Ellerim :)
Parmak boyası ve dayanılmaz keyfi

Geçmiş Zaman Olur ki...

18 Şubat 2011 Cuma

Hoşçakal FATİH...

Kasım ayının son günlerinde geçirdiği rahatsızlık nedeniyle hastaneye kaldırılan, uzun süre yoğun bakım ünitesinde yattıktan sonra yaşama veda eden doktorum, arkadaşım Fatih Karaman hakkında hastalarından birisinin kaleme aldığı yazıyı paylaşmak istiyorum. 
 Buradan Fatih Karaman hakkında daha farklı bir yazıya da ulaşabilirsiniz...
Dr. Ferruh Fatih  Karaman
Hayata dair çözemediklerim vardı.
 
Gözlerim görse de nereden ve nasıl başlayacağımı bilemiyordum yürümeye.
 
Kör olsam belki bu denli ürkmezdim. Nice yaşanmış acının ardından kendime karşı büyük bir öfke ve suçluluk duygusu geliştirmiştim. Kendi varlığını ezen bir sadiste dönmüştüm. Devrimci mücadelenin saflarında "BEN, İDEALLERİM İÇİN ERKEN YAŞTA ÖLECEĞİM. O NEDENLE BANA BİR GELECEK TAHAYYÜLÜ BİLE YASAK. VARLIĞIM ADANMIŞ BİR ÖMÜRDÜR HALKINA VE DEVRİME" diyen bir düşünce şeklim vardı. Ve bir şekilde feda olmamıştım ama yeni duruma uyum da sağlayamamıştım. İşkence bedenimde ve ruhumda derin izler bırakmışken devrimci mücadele sürecinde yaşadığım şeyler gördüğüm tanık olduğum acılar yıkımlar, baskı, gözdağı, takip, işkence ve tehditler ve aynı yolda yürüyenlerden gördüğüm ihanet, yüreğimde tamiri imkansız arızalar ve yaralar açmıştı. Ama hayat devam ediyordu. Başağrılarım vardı; öldüresiye sert, öldüresiye acılı, ağrılı, sancılı idi. Ve günlük hayatımı bile sürdüremez hale gelmiştim.

Türkiye İnsan Hakları Vakfına gittim bir arkadaşımın önerisi ve referansıyla. Bana büyük yardımları dokundu. Fatih Hoca ile tanışmamız da bu vesileyle gerçekleşti....

Ve O bana dedi ki
Kendini koy merkeze. Yaşam sandığın kadar uzun değil ve enerjin tükenecek bir noktadan sonra. Zamanın kalmayacak. Senin bir barakan bile yok bu dünyada. Benliğini o denli ezmişsin ki güçlük çekmekte kendini ortaya koymakta. Bir yerlerden başlamalısın.
İlkin şunu unutma dedi:
İnsan denilen varlık medeniyet elbisesi giymiş bir vahşidir. Sen naif, yumuşak kalpli ve insanlarla çatışmak istemeyen birisin. İstiyorsun ki herkes sınırlarını, haklarını, sorumluluklarını bilsin ve ona göre davransın. Bu beklentin beyhude bir beklenti. Sen çizeceksin sınırlarını ve çıkaracaksın tarlanı işgal eden inekleri. Ürünlerini sen koruyacaksın, öğreneceksin. Unutma ki insanlar senin yüklediğin anlamlarla yaşamıyorlar. İnsanlar, açgözlü insanlar yetinmesini bilmeyen kalabalıklara dönmüşler. Bir yerlerden başlamalısın. Bir kilimin var o kadar. Açmışsın yere, keçiler koyunlar geçmekte üzerinden, ayaklarıyla tepelemekte herkes. Yağmur tepene tepene yağmakta. Sınırların yok. Her tarafın müdahaleye açık. Hele bi çatını yap, duvarlarını ör, bahçe duvarlarını tuğlalarla yükselt, üstüne dikenli telörgüler çek. Evini odalara ayır. Pencerelerini yap. Artık bir yerlerden başla....

Ve hayatının merkezine kendini koymalısın. Herkes kendi yaşamını kendi hayatının merkezine koymalı. Kendine yardımcı olmalısın, önce kendinle barışmalısın ve güçlü durmalısın. Bir aslan düşün dedi. Avlanır ve ilkin kendisi yer avlandığı hayvanı. Sonra dişisi yer en son çocuklarına verir. İlk önce çocuklarına verse icabında güçsüzleşecektir bir daha avlanacak enerjiyi de kendinde bulamayacaktır. Bu durumda türün de varlığı ve yaşamını devam ettirmesi tehlikeye girecektir. Hayat kendi doğal işleyişi içerisinde bir denge yaratmıştır o dengeyi anlamaktan başka çaremiz yok. Ve sahip olduğumuz sınırlı zamanı ve enerjiyi tasarruflu kullanmasını öğrenmeliyiz dedi.

Özetle bana yaşama nasıl bakmam gerektiğine dair sağlam bir teorik zemin sağladı Fatih hoca. Hastalanmıştı ve ameliyata girecekti. Yarıda bırakmıştık görüşmeleri. Hep aklımda idi ziyaretine gitmek ama bir türlü gidemedim. Kendimle o denli meşguldüm ki... Hep aklımda idi, arada muayenehanesini aradım sordum bir yanıt alamadım. Ta ki bugüne kadar. Türkiye İnsan Hakları Vakfı İzmir şubesine uğradım. Tedavimi sonlandırmıştım ve bir ziyarette bulunmam gerekiyordu. Tesadüfen öğrendim Fatih hocanın aramızdan ayrıldığını.

Sosyalist olmanın, toplumsal özgürlüğe inanmanın ve sosyal adalet için, eşit sınıfsız sömürüsüz bir dünya ideali için mücadele etmenin, kendi yaşamını feda etmeye dönük bir özyıkıcılık geliştirmemesi gerektiğini, aksine, yaşama tüm enerjisi ve coşkusuyla sıkı sıkıya sarılması gerektiğini daha açık ve anlaşılır bir biçimde bana gösterdi. Neden toplumsal mücadelede yiğit bir tavır sergileyip kendi haklarımı bireysel sınırlarımı korumada aciz ve ürkek davrandığımı anlamama ve bunu yenmek için bakış açımı değiştirmem için ne yapmam gerektiğine kadar bana çok şey kattı.

Kendisini çok özleyeceğim. Bir cura bağlama hediye etmek istemiştim kendisine.

Mezarı başında bir yüzleşme yaşayacağım artık. Sağ iken teşekkür edemedim ama mezarı başında teşekkürlerimi ileteceğim...

Yolun açık olsun Fatih Hoca....
 

2 yorum:

  1. Bende onu çok özlüyorum, çok erken ayrıldı aramızdan. En son ayrılırken ağlamaya başladığımda, "Bizim dükkan hep açık, ben burdayım, ihtiyacın olursa gelirsin" demişti, mekan kaldı, o gitti..hala inanamıyorum...çok özlüyorum..

    YanıtlaSil
  2. Vefatını bir arkadaşımdan öğrenmiştim.. O gün ve diğer aylarca dışarda arabada taxide gittiğim okulda kursta hiç durduramadan ağladım kendimi. Yarım kalan terapi ve herşey yarımdı artık benim için. Ve hala yıllar geçmesine rağmen bugün onu andım ne kadar çok ihtiyacım var.. Hala.. Ölüm ve yas.. Kabullenemediğim çözemediğim onlarca şeye eklendi.. Keşke..

    YanıtlaSil

Bu yazı için yorumlarınızı ekleyebilirsiniz..