İşte Ellerim :)

İşte Ellerim :)
Parmak boyası ve dayanılmaz keyfi

Geçmiş Zaman Olur ki...

5 Ağustos 2011 Cuma

SİZİN HİÇ BABANIZ YANDI MI?

12 Temmuz'da, Sivas katliamı sanıklarının avukatlığını yapanların bugün nerede olduklarının listesini yazmıştım. 2 Temmuz'da "Bilim ve Kültür Merkezi"ne dönüştürülen Madımak Otelinin önünde yapılması planlanan etkinlik için valilik izin vermemiş, bu arada, katliamda ölenlerin adlarının yazıldığı anma plaketine katliam sanıklarının ikisinin isminin de yazıldığı anlaşılmıştı. Beklendiği gibi, anma töreni için gelen kalabalık gaz bombaları ve coplarla dağıtıldı. Sanık avukatlarının yükselişleri gibi, sanıkların yakalanamamaları ya da adlarının "mağdur"ların adlarının arasına karıştırılması kesinlikle tesadüf değil; bizimle alay edilerek, gözlerimizin içine bakılıp kıs kıs gülünerek yapılan eylemler, alınan kararlar.

Aziz Nesin
Görünen o ki, bu düşünce iktidar değilken bile aslında muktedirdi. Hatırlayınız, 2 Temmuz'da yakılan aydınların saatlerce mahsur kalmasına tüm güçler seyirci kalmış, itfaiye aracının merdivenlerinden inen Aziz Nesin'i yakasından tutup alaşağı eden itfaiye eri pişkinlikle, "aslında onu oradan indirmeye çalışıyordum, yanlış anlaşıldım" demişti de, kimse ağzını açıp "yahu ne diyorsun sen" dememişti...

Can Dündar'ın hazırladığı belgeselden o günü anımsayalım.

Devamını izlemek için linklere tıklayınız...

Geçen seçimlerden sonra Başbakan RTE, daha öncekilerden sonra yaptığı gibi bir balkon konuşması ile herkese kucak açtıklarını söylemiş, daha sonraki bir konuşmasında ise herkese helalleşme çağrısı yapmıştı. Beklentilerimiz, inceden inceye sinirlerimizi geren değişimin hiç olmazsa bize yansıyan kısmında bir değişimdi. Ama çok geçmeden bu temenninin "işte, herkesle uzlaştık" mesajı vermenin diğer bir yöntemi olduğunu anladık. 

Bu "helalleşme" isteğine Elif Dumanlı 10 Temmuz günü "Helalleşmiyorum" başlıklı yazısı ile yanıt verdi. 2 Temmuz'da Madımak Otelindeki Katliamdan kurtulan Dağlı, içinde kalıp büyüyen o yumruğu farklı bir yorumla anlatmış. İşte, aynı katliamda hayatını kaybedenlerden şair Metin Altıok'un kızı Zeynep Altıok Akatlı, valiliğin kararına ve katliam sanıklarının adlarının mağdurlarla aynı yere yazılmasına tepkisini "Sivas '93'ü anmaya itirazı olanlara..." başlıklı bir yazı ile duyurdu. 


Zihinlerimize "Sizin Hiç Babanız Yandı mı?" sorusuyla kazınan bu yazıyı okumanızı şiddetle öneriyorum.



SİZİN HİÇ BABANIZ YANDI MI?


"Siz sayın devlet yöneticileri nasıl ki 18 yıl önce günler öncesinden planlanan kalkışmanın piyonu olan binlerce kişinin 35 insanı diri diri yakışını 8 saat boyunca eliniz kolunuz bağlı izlediniz, öyleyse bugün orada kayıplarının yasını tutan birkaç yüz kişinin otelin önünde toplanarak karanfil ve türkülerle acılarını paylaşmalarına ve o meşum günü hatırlatmalarına mani olamazsınız! 

Siz ki cumhuriyet tarihinin en insafsız ayaklanmalarından birinin temelinde yatan bu ortaçağ zihniyetine göz yumdunuz, siz ki bu katliamın ardından adil bir hukuk süreci işletmediniz, sadece kalabalıktan göstermelik olarak topladığınız sanıkları yargıya taşıdınız, elebaşlarının örgüt liderlerinin peşine düşmediniz, siz ki ‘sözde’ aranan firari sanıkların T. C. Sınırları içinde evlenmesine, askerlik yapmasına, ehliyet almasına olanak sağladınız, siz ki bir insanlık suçunu zaman aşımı ile yüzyüze bırakacak altyapıyı sağladınız, siz ki 18 yıldır eyleme geçen cehalet ile savaşmadınız, Sivas katliamının ardında kalan karanlıkları aydınlatmadınız! Öyleyse bugün bu insanların senede sadece bir gün -o da kendi başlarına geldiği için- toplanmalarını yasaklayamazsınız. O günü tekrar yaşamak bile ne kadar ağırdır bilir misiniz? 


3 Temmuz 1993, Madımak Otelinin önü
Sizin hiç babanız yandı mı? Hiç evladınız öldü mü? Siz kimi o otelden uzak tuttuğunuzun farkında mısınız? Oradan uzak tutamadıklarınızı adaletten uzak tutmayı pekâla biliyorsunuz. 

Sivas’ta deprem ya da sel gibi bir doğal bir afet yaşanmadı. Orada gözü dönmüş bir kalabalık insanları öldürdü. "Olaya insan merkezli baktığımız için hiçbir ayrım yapılmadı" diyemezsiniz. Orada insanlar tesadüfen ölmedi. Onları öldürmeye kalkanla öleni bir arada anamazsınız. Madımak binasının yerine talep ettiğimiz utanç müzesini kurmaktan özenle kaçınıp sözde ‘bilim ve kültür merkezi’ kurmanız kabul edilemezken orada -hele bizlerin izni olmadan- kayıplarımızın isimlerini kullanamazsınız. Saldırganla mağdurun adını birlikte yazmak şuursuzluk ya da aymazlık değildir. Bu bilinçli yapılmış bir tercihtir. Meydan okumadır, gözdağı vermektir, kudret gösterisidir, vicdansızlıktır, hakarettir, saygısızlıktır. Derhal ama derhal babam Metin Altıok’un adının oradan kaldırılmasını talep ediyorum. 18 yıldır duygusal sebeplerle Sivas’a adım atmadım. Sadece bir utanç müzesi ya da bir insanlık anıtı yapılırsa gideceğimi söyledim. Şimdi gerekirse oraya gider o plaketi sökerim. Beni buna mecbur etmeyin. Bir zahmet siz kaldırın. Hemen! 

Siz basın mensupları, köşe yazarları sizin Sivas katliamının anılmasına itirazınız olamaz. Sizlerin toplumsal sorumluğu var. Ülkemizde çok gerilerde olan eğitim sisteminin gelecek kuşaklara aktarmakta yetersiz kaldığı noktada yakın tarihimizin karanlık olaylarını tekrar tekrar hatırlatmalısınız. Kapkaranlık tablonun açmazlarının üzerine gitmeli, gerekli yasal süreçlerin doğru işlemesi ve adaletin yerini bulması için baskı oluşturmak zorundasınız. Sivas 93 anılacak, hatırlanacak ki orada susturulan aydın insanların sesi gelecek kuşaklara ulaşabilsin. Bu ülke geçmişiyle doğru anlamda yüzleşebilsin, alınacak dersler alınsın. 

Lütfen Sivas’ta yaşanan vahşeti yazın, hatırlatın. Dava sürecinin önemli kırılma noktalarını takip edin, aktarın. Örgütsüz olduklarını söyleyerek ceza indirimi alanların örgütlü suçlara tanınan haktan yararlanmak için başvurmalarındaki çelişkiyi, Kaçakların iade istemlerinin Avrupa ülkelerinden doğru taleplerle yapılmayışının takipçisi olun, İnsanlık suçlarının zaman aşımına uğramasına direnin. Dünyada kabul görmüş uygulamalara emsal teşkil eden kararlara yer verin. Sivas katliamı sanıklarının avukatlarından kaçının milletvekili olduğunun bilançosuna dikkat çekin. Neden mağdur avukatlarının böylesi kariyer patlamaları yapmadıklarını düşündürün. Ve son olarak lütfen her yıl sadece 2 temmuzdan bir gün önce arayıp duygularımızı sormayın. Bizim duygularımızı tahmin etmek hiç zor değil. Etkili haber için gözyaşlarımızın, acılarımızın peşinde koşmayın, gerçekleri yazın yalnızlığımızı, çaresizliğimizi yazın. Dile kolay 18 yıllık süreci yazın, yanımızda olun ki bir şeyleri değiştirebilelim. Sizin bizim duygularımıza değil bizim sizlerin ve toplumun duygularına ihtiyacı var. Bunu unutmayın!

Metin Altıok
Son söz : 

"Bağırsam neye yarar, nasılsa duymazlar. 

Ben bir kömür ocağının onulmaz göçüğüyüm; 

İçimde cesetler ve daha ölmemişler var.


Zeynep Altıok Akatlı
1 Temmuz 2011

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Bu yazı için yorumlarınızı ekleyebilirsiniz..