Geçen hafta patlayan şike bombasının ardından yaşanan şaşkınlık yerini yavaş yavaş bilgi akışına bırakıyor. FB, Sivasspor, Gaziantepspor derken , kimi eski TFF yöneticileri, BJK ve Trabzonspor potaya girdi. Serdal Adalı, Tayfur Havutçu.... Sırada kimler var bilinmez, ama tahmin etmek pek de zor değil sanki... İnsan düşününce, "sanki bunları daha önce görmüştüm" diyebiliyor. Gözaltı, tutuklama ve mahkeme süreçlerinin ve dalga dalga gelen, "acaba ben de var mıyım bunların içinde" duygusuyla futbolla ilgili herkese salınan korku, yandaş medyaya servis edilen bilgiler Ergenekon sürecinin karbon kopyası sanki.
Tabii, bilgi akışının farkında olmayanların bu durumu "fanatizm" olarak yaşaması çok normal. Yok FB'nin kampına ziyaretler, yok toplanıp destek gösterisi yapmalar, farklı futbol takımı taraftarlarının birbirlerine "geyik" yapmaları...
Bir Fenerbahçe taraftarı olarak benim de içimde bir yerler acıdı doğal olarak. İş ve spor hayatında zirveye oynayan bir kişinin nasıl olup da böyle bir işe karıştığının altındaki ruh durumunu anlamaya çalıştım. Son anda kaybedilen şampiyonluklar filan.... Ama kulüp olarak başarılanların yetiyor olması gerektiği duygusu ağır bastı. Yaptılarsa cezalarını bulsunlar dedim kendi kendime.
Bir de futbolcuları düşündüm. Onca gayret, çaba.. Ve... kulüp başkanınızın sizlere güvenmeyip daha farklı girişimlerde bulunması.... Acaba böylesi girişimlerin yapıldığını bilen var mıydı aralarından? Ya yeni sezon için çalışma; siz olsanız bir şey olmamış gibi kamp yapmaya devam edebilir misiniz? Peki yabancı futbolcular? İddialar ispatlanırsa (ki, öyle olacakmış gibi görünüyor) alt kümeye düşürülecek bir takımda en fazla 3 yabancı oynatılabileceğine göre, takımda kalıp kalmama durumuna nasıl, kim karar verecek? Avrupa kupalarında oynama beklentisiyle takıma katılanların hayal kırıklığı? Gitmek zorunda kalacakların yaşamlarını değiştirmek zorunda kalmaları?
![]() |
Aziz Yıldırım |
Aziz Yıldırım'ın yıldırıcı "hastalık" taktikleri, ardarda gelen "ifadeye davet"ler ve tutuklamalara, "sağlam kanıt" söylentilerine karşın giderek duyarsızlaşmaya başladım. Sanırım istenilen de zaten buydu. Önce "güçlü kanıtlar var" ile "suçlu"luğu benimsetme, sonra da bildikleri gibi davranacak duyarsızlaşmayı sağlama... Tahmin ediyorum çoğumuz aynı durumdayız.Üstelik bu gümbürtünün arasında "Deniz Feneri" davasını atlıyoruz.. Biraz da bunu gözden saklamak için aynı zamana denk getirilmiş olmasın sakın bu operasyonlar?
Şike yaptığını itiraf ederek tutuklanan İbrahim Akın, şike parası almanın "caiz" olup olmadığını sormuş bir hocaya! Bu haber daha ilk başta servis edilmişti. Bugün de, itiraf ederek tutuklanıp cezaevine konduğu haberini duyduk. Az önce Aziz Yıldırım'ın daha savcının karşısına çıkmadan sevk edildiği hastanede adresinin "1 ve 2 no'lu Metris Cezaevi İnfaz Kurumu" olarak yazıldığını okudum.
![]() |
İbrahim Akın |
Bu yazının devamında bağlantılarını vereceğim bazı yazılar ile populer medyada duyup okuduklarımı birleştirince aklımı şu düşünce kemirmeye başladı: Yürütülen şike operasyonu, siyasal iktidarın futbol dünyasında yeni bir rol dağıtımı için var olan güç odakları ile hesaplaşması/dır/mıdır?
İbrahim Akın'ın fetva alacak kadar dini bütün birisi ise, bir truva atı olarak kullanılıp isnat edilen suçları kabul etmesi, "itirafçı olması" nedeniyle! ceza almadan salıverileceği pazarlığı yapılmış olabilir mi?........... Diye düşünmeden edemiyorum...
İlk yazı 4 Nisan 2010'da yazılmış. Daha şike soruşturması ile ilgili herhangi bilinen bir gelişme yok iken....
Olur!
Türkiye’de hızla el değiştiren sermaye, son üç sezondur futbola da el atmaya başladı. Endüstriyel futbolun sermaye-rant ekseninde uluslararasılaşması futbol alanında da büyük sermaye sirkülasyonunu dünya ölçeğinde gündeme getirdi çünkü.
Çünkü, iktidar burada. Yani tüm bir toplumsal sistemin egemenlik altına alınmasının bir ayağı da futbolda. Çünkü, on milyonlarca taraftarın yeşil sahalarda cemaatleştirilmesi söz konusu. Çünkü, iktidarı korumanın ve genişletmenin yolu bu. Çünkü, cemaatleşmek burdan geçiyor. Devamını okumak için tıklayın...
Sonuncusu da 9 Temmuz 2011 tarihli. Aziz Yıldırım'ın gücü ve güç odaklarıyla ilişkileri irdeleniyor.
Pazar gününden beri Türkiye gündemine yerleşen şike operasyonu, futbolda yıllardır süregelen kirli ilişkilerin ortaya dökülmesine neden oldu. Vahşi bir piyasa rekabetinin hakim olduğu ve bunun yanında devletin-iktidarların her zaman, dönemin politik ihtiyaçlarına göre müdahalesine sahne olan futbolun üst kademelerindeki önemli isimler tasfiye ediliyor. Sürecin başlamasıyla birlikte futbol-iktidar ilişkilerinde yeni bir döneme girildiğini söylemek mümkün. Bu dönem, AKP iktidarının futbolda da muktedir olduğu yeni bir yapıyı ortaya çıkaracak. Devamını okumak için tıklayın...
Şimdi gelin de "Temiz Kramponlar Operasyonu"nun gerçekten "temiz futbol" yaratmak için yapıldığına inanın...
Not: Aziz Yıldırım, güç ve Fenerbahçe ilişkisini anlatan bir yazı da radikal gazetesinde, Bağış Erten'den. Sistemin Aziz'liği.
Not: Aziz Yıldırım, güç ve Fenerbahçe ilişkisini anlatan bir yazı da radikal gazetesinde, Bağış Erten'den. Sistemin Aziz'liği.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Bu yazı için yorumlarınızı ekleyebilirsiniz..